Romatoid artritde odontoid ile transvers ligaman arasındaki
sinovya ile döşeli bursanın etkilenmesi nedeniyle
en sık atlantoaksiyel eklem tutulur. Buna karşın alt servikal
tutulumun ileri RA olgularının %7-29'sinde bildirilmiştir.
Faset eklemler, interspinöz ligaman ve discovertebral
bileşkenin hasarlanması ile oluşur
6. Atlantoaksiyel subluksasyon
ve subaksiyal tutulum arasında doğrudan ilişkiyi
gösteren yayına rastlamadık. Subaksiyal subluksasyonun
RA'da ilk belirti verdiği olgu sunumlarının değerlendirildiğinde
özellikle myelopati olmaması sevindiricidir
7-9.
Bulgular oldukça değişkendir ve radyolojik hasarın şiddetinden
bağımsızdır. Hastalığın gidişini önceden kestirmek
güçtür, bununla birlikte bir dizi risk faktörleri bildirilmiştir.
Erkek hastalar, RF pozitifliği, periferal tutulumun çokluğu
ve uzun süreli kortikosteroid kullanan hastalarda agresif
gidiş bildirilmiştir
4. CRP düzeyinin yüksekliği ile servikal
tutulum arasında pozitif ilişki saptanmıştır
10. Hastamızda
CRP değerinin çok yüksek olması bu görüşü desteklemektedir.
Seronegatif hastalığı olanlarda tutulumun daha az
şiddetli olduğu konusunda fikir birliği vardır
5. Yine
olguda RF negatif olması belkide tedaviye iyi yanıt ve
atlantoaksiyel tutulumun olmamasının önbelirtisi olabilir.
Romatoid artrit hastaları oluşan deformiteler ve yaygın
sistemik tutulum nedeniyle sıklıkla cerrahi operasyon
geçirirler. Servikal bölgedeki hasar olasılığının yüksek
olması, operasyon öncesi değerlendirmenin önemini artırır.
Operasyon öncesi intubasyon vb. nedenlerle pozisyon
verilirken semptomlar artabilir. Atlanto-aksiyel instabilite
varlığında, başın çok az hareketi spinal cord, medulla ya
da vertebral arterlere bası oluşturarak kuadripleji ve hatta
ani ölümlere yol açabilir11. Bu nedenle genel anestezi
alacak kişilerin, servikal hareketlerinde daha dikkatli olunması
ve fiber-optik laringoskoplar vb. gibi ileri teknik araçların
kullanılması yaşamsaldır12. Bununla birlikte operasyonun
yol açtığı korku ve anksiyete, ruhsal stres yaratarak
operasyon sonrası bulguların alevlenmesine katkıda
bulunur. Bir çalışmada total diz veya kalça artroplastisi
operasyonuna gidecek RA hastalarının anestezi almadan
hemen önceki serum IL-6, kortizon ve epinefrin düzeylerinin
baz değerlere göre belirgin arttığı saptanmıştır13.
Olgumuzun bulgularının operasyondan hemen sonra başlamasını
yukardaki nedenlerle bağladık.
Servikal subluksasyonu olan RA hastalarının çoğunda
nörolojik yitim olmaması ve ağrının da az olması sevindirici
bir noktadır14. Ancak yinede nörolojik semptomların
şiddeti değerlendirilmelidir15. Bizde hastamızda bu
değerlendirmeyi yaptık (Ranawat ölçeği evre 1) Servikal
sorunların tedavisi genel olarak konservatif yaklaşımla
yapılır Optimal tedavi ile semptomların gerilemesi ve
omurgadaki bozulmanın durdurulmasına çalışılır.
Hastanın eğitimi, hastalık aktivitesinin kontrolü, glukokortikoidler
ve biyolojik ajanlar multidisipliner yaklaşımla
kullanılmalıdır16. Günümüzde cerrahi için indikasyonlar
önlenemez ağrı ve nörolojik kaybın olmasıdır.
Hastalardaki subluksasyonun artması riski olduğundan
yakından izlenmeli ve gerektiğinde cerrahi uygulanmalıdır.
Myelopati geliştiğinde prognozun kötü olduğu unutulmamalıdır17. Olgumuzun konservatif tedaviyle ağrılarının
tama yakın geçmesi ve boyun hareketlerinin
düzelmesi ile izleme alındı.
Çıkar Çatışması
Yazarlar herhangi bir çıkar çatışmasının söz konusu
olmadığını bildirmişlerdir.